YABAN hayatı fotoğrafçısı Dr. Pedram Türkoğlu, çok nadir görülebilen Türkiye’nin tek boa yılanı türü mahmuzlu yılan (Eryx jaculus) yavrusunu görüntüledi. Bu türün insanlar için tamamen zararsız olduğunu belirten Türkoğlu, “Yaşam biçimleri nedeniyle görüntülemek oldukça zor. Nesilleri tehlikede değil ancak habitat kaybı ve beşeri öldürülmeler nedeniyle popülasyonları azalıyor” dedi.
Yaban hayatı fotoğrafçısı ve gözlemcisi olan anatomi araştırmacısı Dr. Pedram Türkoğlu, Ege coğrafyasında Türkiye’nin tek boa türü mahmuzlu yılan (Eryx jaculus) veya diğer adıyla kum boası türünün yavrusunu görüntüledi. Türkiye doğasında boa yılanı yaşadığının çok bilinmediğine dikkati çeken Dr. Türkoğlu, “Bu tür Boagiller (Boidae) familyasında sınıflandırılmaktalar. Yani, dünyadaki en ağır yılan olan yeşil anakonda (Eunectes murinus) ile aynı familyadandır. Tamamen zehirsizler ve avlarını boğarak öldürmekteler. İsimlerindeki ‘boa’ kelimesi Türkçe ‘boğmak’ kelimesinden türememiştir. Latince ‘boa’, etimolojik olarak ‘büyük yılan’ benzeri bir anlam taşımaktadır” dedi.
İnsanlar gibi büyük memeliler için tamamen zararsız olan bu türün çoğunlukla kaya altı, kütük altı veya fare delikleri gibi habitatlarda yaşadığını belirten Dr. Türkoğlu, “Kemiricileri ve sürüngenleri avlamaktadır. Yetişkinlerinin nadiren 80 santimetre civarına erişebildikleri bildirilse de genelde 45-55 santimetre uzunluğundadırlar. Yaygın inanışın aksine piton, boa, anakonda gibi konstriktör (sıkıştırıcı) yılanlar, boğmaktan ziyade kan dolaşımını engelleyerek avlanmaktadır. Yani kurbanın ölüm nedeni genellikle solunum yetmezliği değil, dolaşım yetmezliğidir. Nasıl mı? Avını kuvvetlice sıktığı için kalbin çalışma mekanizmasını bozmaktalar. Böylece kan vücutta gölleniyor ve organ yetmezliği ile beraber ölüm gerçekleşiyor” diye konuştu.
‘POPÜLASYONLARI AZALIYOR’
Kum boasının, Orta ve Doğu Karadeniz şeridi dışında ülke genelinde dağılımı olan bir tür olduğunu anlatan Dr. Türkoğlu, şunları söyledi:
“Fakat yaşam biçimleri nedeniyle görüntülemek oldukça zor. Nesilleri tehlikede değil ancak habitat kaybı ve beşeri öldürülmeler nedeniyle popülasyonları azalıyor. Yılanlar kana susamış insan avcıları değiller. Özellikle Türkiye’de tıbbi öneme sahip engereklerden zehirsiz su yılanlarına kadar hepsi insan görünce ilk fırsatta kaçmaya çalışacaklardır. Isırmak ise son çare savunmadır. Özellikle Karadeniz’de çay toplamak gibi eylemlerde rastlantısal savunma ısırıklarına karşı uzun eldivenler, çizmeler ve uzun pantolonlar gibi koruyucu giysiler giymeyi ihmal etmemek lazım. Ekolojik açıdan sürdürülebilir bir gezegen için yılanları öldürmemek, onların da doğanın bir parçası olduğunu kabullenmek gerekmektedir.” (DHA)
HABER-KAMERA: Mehmet ÇINAR